Okula hazır oluş

Bu yıl ilköğretime başlayacak çocuğu olan anne-babaların kafasında, “Çocuğum okula başlamaya hazır mı?” sorusu son iki yılda okula başlama yaşının erkene çekilmesi, veli isteğine dayalı bir esneklik tanınması ve bu konuda yapılan araştırma sonuçlarına dayalı yorumlar nedeniyle daha çok yer etmeye başladı. Evet, çocuğunuz okula başlamaya hazır mı?

Çocukların 60 aylık ilköğretime başlamaları konusunda yapılan uygulamaya ilişkin gözlem ve izleme çalışmaları, genel olarak gerek onların ‘gelişim özellikleri’, gerekse okulların bu uygulamaya kendilerini uyarlayamamaları nedeniyle ‘başarısız’ oldu. Bu noktayı vurguladıktan sonra, eğer çocuğunuzun bu yıl okula başlamasına karar verdiyseniz onun bu sürece sağlıklı katılması için neler yapılabilir?

Anne babalar çocuğun durumunu değerlendirmeli

‘Hazır oluş’ kavramı, çok boyutlu bir durumu ifade eder. Okula hazır oluş üzerinden bu kavramın boyutlarını incelersek:

1 – Çocuğunuz kronolojik yaş ve büyüme yönünden okula başlamaya uygun bir fiziksel ve devinimsel (psiko-motor) gelişime sahip mi? Çocuğun boyu, iskelet ve kas gelişimi, el becerileri, ince motor gelişimi, el-göz koordinasyonu yönünden yaşına uygun gelişim gösteriyor mu? Örneğin kalem tutma, makas tutma vb. becerileri nasıl? Özbakım becerilerine (tuvalete gitme, giyinme, temizlenme vb.) sahip mi?

2 – Zihinsel ve dil gelişimi yaşına uygun bir düzeyde mi? Günlük yaşamdaki temel kavramları kullanabilme, neden-sonuç ilişkisi kurabilme, kendini ifade edebilme, ihtiyaçlarını söyleme vb. yönlerden kelime haznesi ve zihinsel gelişimi düzeyi yaşına uygun yeterlikte mi?

3 – Psiko-sosyal gelişimi açısından yaşına uygun bir gelişime sahip mi? Örneğin kendine güvenme, başkaları ile iletişim kurma, belli kurallara uygun davranma, anne babadan bir süre ayrı kalabilme vb. açılardan yeterliği,

Yukarıdaki maddeler çocuğun büyüme ve olgunlaşmasını ifade eder. Ancak hazır oluş içinde bunlara ek olarak iki ayrı boyut daha var:

Geçmiş yaşantılar: Çocuk yeni başlayacağı okul ortamında kendisinden beklenilenleri yerine getirmek için gerekli ön yaşantılara sahip mi? Bu açıdan ‘okul öncesi eğitim’, çocuğun bu yaşantıları kazanması açısından önemli. Ancak çocuk okul öncesi eğitime devam etmemiş bile olsa evde-çevrede kazandığı yaşantılar onun okulda yapacaklarına bir temel oluşturacak düzeyde mi? Örneğin, kalem tutma, kitapkarıştırma, resim yapma, sayı kavramı vb. alıştırmalar ile belli bir düzeyde ön yaşantıya sahip mi?

Çocuğunuz okula başlamaya istekli mi ve motivasyonu yüksek mi?: Bu son boyut belki de çocuğun okula alışması ve başarılı olmasında son derece kritik bir öneme sahip.

İşte anne-babalar yukarıda sıralanan boyutlar açısından çocuklarının durumunu değerlendirebilirler ve özellikle son iki boyut açısından destekleyici etkinlikler yapabilirler ve olumlu bir tutum izleyebilirler.

Çocuğunuzun heyecanına ortak olun, birlikte keşfedin

* Çocuğa okula ilişkin/okula başlamaya ilişkin neler hissettiğini ve neler düşündüğünü sorun ve kendisini rahatça ifade etmesini teşvik edin. Bu konudaki duygu ve düşüncelerini ilgiyle ve sakince dinleyin, ayıplamadan, düzeltmeden sadece dinleyin ve onu anlamaya çalışın.

* Çocuğun okulunu tanımaya, keşfetmeye birlikte gidin, onun heyecanına istekle ortak olun ve ihtiyaç duyduğu desteği gösterin. Kaygılı ise ona güven verin. Kaygısını azaltmak için ne yapabileceğinizi sorun, istediği desteği vermeye hazır olduğunuzu gösterin ve varsa sorunlara birlikte çözüm arayın.

* İlk gün okula birlikte gidin (hiç değilse anne ya da baba), okulu gezin. Okul binası içinde değişik ortamların nasıl kullanıldığı ve ihtiyaçlarını nerelerden ve nasıl karşılayacağını öğrendiğinden emin olun.

* Okuldan beklentilerini sorun. Neler öğrenmek istiyor? Neler yapmak istiyor? Öğrendikleri ona ne sağlayacak? Bunları anlatmasını, geleceğe yönelik hayal kurmasını ve hedef belirlemesini teşvik edin. Hayallerini ve hedeflerini eleştirmeyin, gülmeyin, alay etmeyin, sadece dinleyin ve onunla birlikte heyecan duyun.

Abartılı beklentiler oluşturmayın

* Çocuğunuzla okula başlama hakkında konuşurken yönlendirici soru ve ifadelerden kaçının. Örneğin, “Korkuyor musun?” gibi… Çocuk okulda korkulacak bir şey olduğunu düşünebilir, korkması gerektiği algısı geliştirebilir.

* Okul ile ilgili gerçekçi olmayan abartılı beklentiler oluşturmayın. “Çok eğleneceksin”, “Öğretmenler senin her istediğini yapacak” vb.

* Aynı şekilde çocuğunuzun gözünü korkutacak şekilde de konuşmayın. “Öğretmendenceza alırsan/ arkadaşlarından dayak yersen/ müdür sana kızarsa…” vb.

* Okula gitmenin onu geliştiren bir yaşantı olacağını, evde öğrenemeyeceği birçok şeyi öğreneceği, yeni arkadaşlar edineceği ama bunları yaparken bazı kurallara da uyması gerektiği doğal ve normal bir şekilde açıklanmalı.

* Okulda öğretmeni, okul müdürü, arkadaşları veya diğer velilerin yanında çocuğunuzu rahatsız edebilecek ifadelerden kaçının, onun heyecanı ile alay etmeyin, evden ayrı kalmaya alışkın olmadığı vb. ifadeler kullanmayın.

Uyum sürecinde oyun ve sosyal etkinlikler ağırlıkta olmalı

Bütün okulların yeni başlayan öğrenciler için ‘Oryantasyon/ Yeni ortama alışma ve uyum programı’ hazırlaması ve uygulaması gerekiyor. Bu program okulun koşul ve özellikleri ile yeni başlayan öğrencilerin gelişim özellikleri ve ihtiyaçlarına göre düzenlenmeli. Böyle bir program okullar açılmadan bir hafta önce başlayıp duruma göre 2-4 hafta sürebilir.

Böyle bir program yeni okula başlayanlar için özellikle oyun etkinlikleri içinde tanışma, okulu tanıma, çevreyi keşfetme, okulda çalışanların görevlerini öğrenme, kendilerini ifade etme, hoşlandıkları oyunları birlikte oynama, velilerle kaynaşma vb. gibi anne-babaları da kapsayacak etkinlikler şeklinde düzenlenmeli. Bu etkinlikler içinde okuldaki bazı kurallar da öğretilmeli ama ilk günler çocuklara kesinlikle ‘disipline etme’ gerekçesi ile baskı uygulanmamalı. Çocuk okula ilişkin olumlu yaşantılar ve olumlu duygular kazanmalı.

Unutulmamalı ki S.Freud, A.Adler ve E.Ericson gibi gelişim kuramcıları ‘ilk yaşantılar’ üzerinde önemle durur. Çocuğun ilk günlerde yaşayacakları, okul ile ilgili olumlu ya da olumsuz duygular, uzun bir eğitim yaşamına damgasını vuracak bir tutumun oluşmasına yol açabilir.

Bu soruda kastedilen diğer sınıfların okula dönüşleri ise, tatil sonrası ilk hafta ‘uyum haftası’ olarak değerlendirilmeli ve daha çok tatilde neler yaptıklarını paylaşmalarına izin verilmeli. Oyun ve sosyal etkinlikler ağırlıkta olmalı. Daha sonra yeni eğitim yılından beklentileri ve hedefleri üzerinde durulmalı ve çocukları motive edecek uygulamalara yer verilmeli.

Öğretmenler yeni girdikleri sınıfta öğrenciler ile tanışmadan, dersini tanıtıp o derse ilişkin öğrenme ve çalışma yöntemlerini açıklamadan konuları anlatmaya başlamamalı. Öncelikle o derste öğreneceklerini günlük yaşamda nasıl kullanacaklarını, öğrendiklerinin ne işe yarayacağını açıklamak derse motive olmada son derece önemli.

To Top