ÇOCUK EĞİTİMİNDE AİLENİN ROLÜ

Aile, çocuğun gelişiminde ki en önemli kurumdur. Aile içi çatışmalar ve şiddet, sınırlı ve yetersiz ilişkiler, engellenme ve başarısızlıklar, duygusal ya da diğer doyumsuzluklar çocuğu olumsuz etkileyip, ciddi duygusal rahatsızlıkların, gerilim ve çatışmaların kaynağı olabilmektedir. Sağlam bir kişilik ancak; birbirleriyle dengeli, sıcak, anlamlı ilişkileri olan bir aile ortamında, saygı gösterilerek, sorumluluk verilerek ve yeterince bağımsızlık tanınarak yetiştirilen çocuklarda gelişebilir.

Bebek, çocukluğa doğru geliştikçe yeni beceriler kazanmaya, davranışlarını kendi denetimi altına almaya başlar. Bu dönemde ailenin rehberliği, çocuğun gelişimi üzerinde çok etkili olur. Hatalı anne baba tutumu ve bozuk aile yapısı, sağlıksız bir gelişimin ve uyum sorunlarının başlıca sebebi olabilmektedir. Anne-baba bazen çocuğa çok şey vererek, onun kendi gelişimine yön vermesini engeller, bazen de çok az şey vererek ona gerekli desteği sağlayamaz, uygunsuz davranışların gelişmesine sebep olur. Aşırı koruyucu ailede gereğinden fazla kontrol ve özen gösterilerek büyütülen çocuk, genellikle bağımlı, özgüveni olmayan bir birey olarak yetişir.

Aşırı hoşgörü; çocuğun bencil olmasına ve çevresiyle uyumunda yetersiz olmasına neden olur. Çocuğun her türlü davranışına boyun eğen anne-babaların çocuk üzerinde otorite sağlamaları çok zordur. Bu aşırı boyun eğici tavır nedeniyle çocuğun anne-babasına saygısı azalır, hatta onları yönetmeye kalkar. Bu durumda çocuk, doğumundan itibaren var olan ben merkezcil tavrını zaman içinde normlara uygun olarak değiştiremez ve gittikçe sosyal çevresine uyumsuzlaşır.

Aileler sevgi, hoşgörü ve kabul edici davranışlarıyla “demokratik tutum” sergileyebilecekleri gibi, sevgisiz, hoşgörüsüz, reddedici davranışlarıyla da “otoriter tutum” sergileyebilirler.

Demokratik anne-baba, çocuğun arzu ve ihtiyaçlarına karşı ilgilidir, onun davranışlarını anlayışla izler, çocuğun iradesine ve görüşlerine değer verir, o isterse ona rehberlik eder, önemli konularda alınan kararların nedenlerini çocukla tartışır.

Otoriter anne-baba ise, çocuğa olan sevgisini bile şartlı gösterir, sevgiyi bir pekiştireç olarak kullanır. Çocuk ancak gelenek ve daha üst otoritelerce belirlenmiş kurallara uygun davranışlar gösterdiğinde sevgi görür. Anne baba, kendisini toplumsal otoritenin temsilcisi olarak kabul eder, kesin itaat bekler, istek ve emirlerin tartışmasız yerine getirilmesini ister, aksi halde, cezaya başvurur. Baskı altında büyüyen çocuk, çekingen, başkalarının etkisinde kolayca kalabilen, aşırı hassas bir kişilik yapısı geliştirebilir.

Demokratik, hoşgörülü ve kabul edici tavrın benimsendiği evlerde, çocuklar; aktif, bağımsız kararlar alabilen, yaratıcı, sosyal bireyler olarak yetişirler, yaşıtları arasında yüksek düzeyde kabul görürler. Bu tarzda yetiştirilen çocuklar, kolay manipüle edilemeyen, başarılı, yapıcı, özel merakları olan bireyler olurken, otoriter tutumun benimsendiği evlerdeki çocuklar kavgacı, işbirliğine yanaşmayan, engel olunamayan ve tekrar eden saygısız davranışlar sergileyen bireyler olarak yetişirler. Hoşgörüsüz, cezayı yerinde uygulamayan ya da aşırı uygulayan anne baba tutumlarında da çocuk, sosyal uyumu sorunlu, bencil, çekingen, şiddete meyilli, özgüveni gelişmemiş, sosyalleşmesi zayıf davranış yapısına sahip olur.

Çocuk yetiştirmek dünyanın en zor sanatıdır. Önemli olan çocuğa ayrılan zamanın çokluğu ya da azlığı değil o zamanın niteliğidir.

Hümeyra OLCAY

Psikolog

To Top